X 20
Bugun...
SON DAKİKA

İmamoğlu: İstanbul'a vurulmak istenen darbe ve tehditle karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, iktidarın İstanbul’un her toprak parçasını bir rant alanı gibi gördüğünü belirterek “Nasıl imarına artış sağlarım ve buradan bir fayda ederim, bakışına karşılık; 4-4,5 yılda, tek bir parseli dahi imar artışı için Meclis gündemine taşımayan, taşındığında da ona dava açan, restini çeken bir yönetimi var İstanbul'da. Bunun adı, İstanbul'un gerçekten korunması. Yani biz, İstanbul'un muhafızlığını yapıyoruz. Yapmak zorundayız. İstanbul'a vurulmak istenen darbeler ya da yaşatılmak istenen sıkıntıların henüz tamamlamadığını düşünen bir akılla, anlayışla karşı karşıya olduğumuzu, bu tehditle karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Ama bilsinler ki; bu şehrin gönül birliği yapmış ve yol arkadaşlığı yapmaya kararlı, siyaset üstü, partiler üstü 16 milyon muhafızı var” dedi.
facebook-paylas
 Tarih: 09-11-2023 15:29:07  -   Güncelleme: 09-11-2023 16:49:07

İmamoğlu: İstanbul'a vurulmak istenen darbe ve tehditle karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz

İBB İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanlığı, “İstanbul Doğal ve Kırsal Alanları Strateji Belgesi”ni, kamuoyu ile paylaştı. Dünya Şehircilik Günü kapsamında, “Koru İstanbul” başlığıyla duyurulan strateji belgesi toplantısı, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun katılımıyla İstanbul Planlama Ajansı (İPA) Havuz’da gerçekleştirildi. Açılış konuşmasını İBB Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Buğra Gökce’nin yaptığı etkinlikte, İBB İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanı Gürkan Akgün detaylı bir sunum yaptı. Merkezi hükümet tarafından mevcut politikaların devam ettirilmesi durumunda, yakın gelecekte İstanbul’un orman kapasitesinin yüzde 15’ler seviyesine ineceği ve su kaynaklarının yok olacağı uyarılarında bulunan Akgün, bugünden alınacak tedbirlerle var olan ekosistemin korunarak, kentin geleceğinin teminat altına alınabileceği tespitlerinde bulundu.

Akgün’ün anlatımlarını somutlayan iki farklı haritanın ekranda kalmasını isteyen İmamoğlu şunları söyledi:

“BELKİ DE ‘16 MİLYON İÇİN ÇALIŞIYORUZ’ YERİNE, ‘20 MİLYON İÇİN ÇALIŞIYORUZ’ DEMELİYİZ

Yaşanan durum bir şehrin ve insanlarının hayatta kalma mücadelesi. İstanbul’un yaklaşık 20 milyon insanı barınıyor. Belki de '16 milyon için çalışıyoruz' yerine, '20 milyon için çalışıyoruz' deyip insanlarımızın gözünü biraz daha açmamız lazım. Çünkü, bu bir gerçek. Bu şehrin rezerv alanları var. Henüz imarlı olup yapılaşmamış alanları var. Yeni açılacak veya açılması düşünülen ya da ‘Beton Kanal’ diye tariflediğimiz kanal projesinin tahribatı, vahşiliği hariç, belki de 2-2,5 milyon civarında daha insanı kapsayacak bir yapılaşma sahasına sahibiz İstanbul’da. İstanbul'un potansiyeli, artık ne yazık ki 22-23 milyonlara doğru tırmanmış durumda.



ŞEHRİN 85 MİLYAR DOLARLIK RANTI NEREYE UÇTU GİTTİ

Askeri alanlar merkezi hükümet tarafından rezerv alan ilan edilerek imara açılıyor. Söz konusu araziler üzerinde ağırlıklı olarak lüks konutlar inşa ediliyor. Bir bölümünü sosyal konuta ayırsa, desek ki ‘Yoksul insanlarımıza, ihtiyacı olan insanlarımıza sosyal konut üretiliyor' hayır. Lüks konut. Bu kadar gözü dönmüşlük olmaz, olmamalı. Bizden önceki yaklaşık 15-16 yıllık dönemde, sadece 130 projeden, 78 donatı alanı ve 7’si orman alanı olmak üzere, bu alanların dönüşümünden, o dönemde üretilen konut ya da ticaret alanları rantıyla elde edilen ilave rant, 85 milyar dolar. O dönemlerdeki satış rakamları ve döviz kurları üzerinden 85 milyar dolar. 130 proje. Yani size ait, milletimize ait. Bizim malımız. Orada yoktan bir inşaat, yoktan bir proje üretilmiş ya da var olanın hakkına iki kat, üç kat rant koyulmuş. Bunun karşılığı, 85 milyar dolar. 85 milyar dolar, bizim 2050 vizyonumuz içinde olan bütün metro projelerinin hepsini bir kalemde çözerdi. İlave birçok sorunu daha çözerdi. 85 milyar dolar demek, neredeyse bu şehrin, iştirakleriyle beraber, 10 yıllık resmi bütçesi. Şimdi bir şehrin rantı nereye uçtu gitti o zaman? Senede 7 kilometre bile metro yapamamış bir belediye döneminde bu para nereye gitti? İşte biz, bu süreci tersine çevirdik. Doğal alanların korunması, rant ve çarpık kentleşme baskısından kurtulmasını sağlayan bir dönemi başlattık.


MERKEZİ HÜKÜMETİN, BİZDEN ÖNCEKİ UYGULAMALARINI DEVAM ETTİRME GAYRETİYLE DE MÜCADELE VERİYORUZ

Merkezi hükümetin, İstanbul'da, bizden önceki uygulamalarını devam ettirme gayretiyle de mücadele veriyoruz. Hukuksal mücadele, siyasi mücadele, toplumsal mücadele… İşte yüz binlerce insan, Kanal İstanbul'a itiraz vermesine rağmen, bilirkişi raporları lehimize çıkmasına rağmen, hukuk işletilmiyor. Hukuk orada tabiri caizse hasır altı yapılıyor. Ama bu taraftan işleme koyma, hızla harekete geçme, hızla orada inşaata başlama çabası için elinden geleni yapan bir hükümet. Halbuki biz 2050 yılındaki İstanbul'u nasıl tarifliyoruz? Hayatın tüm çeşitliliğiyle canlı ve özgür olduğu, herkesin iyi yaşadığı bir dünya şehri olabilmek… Yok edilmiş bir şehir mi, yoksa hepimizin aşık olduğu, hepimizin çok sevdiği İstanbul'umuzun korunduğu, doğasıyla, yaşamıyla, kültürüyle, sanatıyla, medeniyetiyle, tarihi yapılarıyla açığa çıktığı pırlanta gibi, cıvıl cıvıl, tek bir kötü havanın bile insanları rahatsız etmediği, karbon salınımının sıfıra indirildiği bir şehir mi? İşte bu tercihi hep birlikte yapacağımız, çok kritik zaman dilimlerinin daha bir eşiğindeyiz şu anda.


“SİZ, KÖTÜ BİR SINAV VERMİŞ HEYETSİNİZ

Şimdi şunu diyebilirler: ‘Biz iyi niyetliyiz. Aslında sizin dediklerinizi aldık. Onları biz, Kentsel Dönüşüm Başkanlığı üzerinde yapacağız.’ Arkadaş; siz kötü bir sınav vermiş heyetsiniz. Kaldı ki, biz sizin niye iki dudağınızın arasında olalım? Birlikte yönetelim, birlikte karar alalım. Aslında toplumun, milletin iradesini yok sayan, milletin taleplerini, isteklerini yok sayan; başka kurumların taleplerini, isteklerini yerine getiren bir aksı harekete geçirdiler. Bu anlayış, ‘Biz yaptık, oldu’ anlayışı. ‘Sen ne kadar konuşursan konuş, bizim dediğimiz olacak. Dediğimiz dedik’ anlayışı. ‘Aşkımız’ diye diye, ‘İhanet ettik’ diye diye, bunu da bize itiraf etmiş bir heyet olarak, İstanbul'u getirdiğiniz durum bu.


BU İŞ, SEFERBERLİK İŞİDİR

Sürecin 'ayrıştırıcı' değil, “ortaklaşa” bir şekilde yürütülmesi gerekiyor. Bu iş, seferberlik işidir. Bu, milletçe bir seferberlik işidir. Bu, devleti yaşatma meselesidir. İnsanı yaşatma meselesidir. İnsanı yaşatacaksın ki devlet yaşasın. Bu bağlamda ‘Koru İstanbul’ çalışmasını çok kıymetli buluyorum. Bize kılavuz olacağını şimdiden görüyorum. Evet, çok sıkıntılar var. İstanbul'a vurulmak istenen darbeler ya da yaşatılmak istenen sıkıntıların henüz tamamlamadığını düşünen bir akılla, anlayışla karşı karşıya olduğumuzu, bu tehditle karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Ama bilsinler ki; bu şehrin 16 milyon muhafızı var, gönül birliği yapmış ve yol arkadaşlığı yapmaya kararlı, siyaset üstü, partiler üstü. 50 tane yukarıdan aşağıya prensip yazalım, o prensiplerin altına kayıtsız şartsız imza atacak bir iş birliğinden bahsediyoruz. Böyle Boğaz’ın kıyısında bir büfeyi korumak için, polisini oraya dizen, yıkımını korumak için oraya bir haftada imar çıkaran anlayış değil ya da bir imar açıp, orayı bir kişinin rantına hizmet eden anlayış değil; ormanını, kırsalını, tarımını, toprağını koruyan bir karış toprağını vatan toprağı olarak kabul eden ve şehrini güzelleştiren, geliştiren, yüzlerce tarihi eserini tekrar yaşamla buluşturan, dünyaya servis eden bir dünya şehri var etme mücadelesi.”


  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  DİĞER GÜNDEM Haberleri
  • BUGÜN ÇOK OKUNANLAR
  • BU HAFTA ÇOK OKUNANLAR
  • BU AY ÇOK OKUNANLAR
  HAVA DURUMU
resmi ilanlar
  HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI